
Bilkent Universitesi`ne katildigim 2006 yilinda, tam da kazandigim bolum Kimya Bolumu`nun arkasinda devam etmekte olan bir insaat vardi. Bir yil icerisinde hizla yapimi tamamlanan bina Turkiye`nin goz bebeklerinden birisi olan UNAM halini aldi. Lisans ve yuksek lisans egitimimi Bilkent Universitesi Kimya Bolumunde tamamladim ancak lisans ikinci siniftayken Prof. Engin Umut Akkaya`nin arastirma grubuna katilmam nedeniyle 2009-2013 yillari arasinda Turkiye`de yaptigim butun calismalari UNAM catisi altinda gerceklestirdim.
2005 yilinda Devlet Planlama Teskilati`nin (DPT) 11 milyon liralik destegi ile UNAM projesi hayata gecti. Bilkent Universitesi de DPT`nin desteginin 1/3`u oraninda finansal destek olacagini acikladi. Baslardaki genis vizyonu nedeniyle nanoteknoloji alanina onculuk eden kimya, malzeme bilimi, spintroniks, nanobiyoloji, nanotekstil gibi dallari da bunyesine alarak yatirim miktarini $120 milyona cikartti. Daha fazla detaya girmeye gerek yok sanirim bu kisimda. Ilgilenen veya merak edenler icin UNAM`la ilgili daha genis tarihceye buradan ulasabilirsiniz.
Peki bu kadar yatirimla ne yapildi? UNAM hayalinin gerceklestiricisi Salim Ciraci (kendisi kisa bir zaman oncesine kadar UNAM`in mudurlugunu de yurutmekteydi) cocugu gibi gordugu UNAM`a Avrupa`daki bir cok merkezde dahi yanyana goremeyeceginiz mukemmel bir cihaz alt yapisi kurdu. Neler varmis neler yokmus derseniz suradan ulasabilirsiniz. Supramolekuler/Organik/Peptit kimyasi ucgeni icinde calisan bir kisi icin bir gun icerisinde SEM, TEM, NMR, Prep-HPLC, LCMS-QTOF, single crystal XRD gibi cihazlari neredeyse istediginiz her an kullanabiliyor olmak inanilmaz bir histir. Hele Turkiye`nin baska yerlerinde bir cok organik kimyacinin NMR olmadan arastirmalarina devam etmek zorunda olduklarini biliyorsaniz, emin olun bu imkanlara sahip oldugunuz icin her gun daha cok mutlu olursunuz. UNAM`in ilk yillari denebilir benim Engin U. Akkaya`nin grubunda calismaya baslama yilim olan 2009 icin. Teknik sikintilar yasaniyordu o zaman. Tum aletler yeni kurulmus, bu kadar genis spektruma sahip bir cihaz alt yapisina, her cihazda uzman olan teknisyen/muhendis alimi yapmanin imkansiz ya da olanaksiz olacagi dusunuldugunden (ya da maddi olanaklardan tam bilemiyorum) ise alinan yuksek muhendisler birden cok cihazdan sorumlu oldular ve ilk geldiklerinde az ya da hic bilgileri yoktu sorumlu olduklari cihazlarla ilgili. Firmalarin verdigi egitimler ve kendi cabalari ile birkac yil icerisinde cihazlar tam aktif konuma geldi. Verilen egitimi almayan ve kendi cabasi olmayan muhendisler ne yazik ki UNAM bunyesinde hala bulunmakta. Gercekten uzucu. Hatta bazen sinir bozucu bir durum. HPLC&Mass odasindaki cihazlardan sorumlu Zeynep Hanim benim bugune kadar gordugum UNAM bunyesinde olup kendisini en cok gelistiren ve hala da gelistirmekte olan muhendistir. Hatta neredeyse konusunda uzmandir, her konuda yardimcidir ve yardimci olmaya isteklidir. Listeye SEM&TEM`den sorumlu Mustafa Bey`i de ekleyebiliriz. SEM ya da TEM`de bir sounla karsilasmissaniz cozecektir (TEM`i kisisel olarak hic kullanmamis olsam da insanlardan duyduklarim bu yonde). Ama yine de boyle bir merkeze doktorasini bu cihazlar uzerine yapmis kisilerin alinmasi cok guzel olmaz mi diye dusunmeden duramiyor insan.
Gelelim ben bunlari neden yaziyorum. Yillar gectikce UNAM`la problemler yasamaya basladim. Ozellikle Salim Ciraci`nin UNAM`dan ayrilisinin ardindan bu sikintilar daha da artti. Salim Hoca`nin da yaziciya sinirlenip yumruk atan bir arkadasimi yanina cagirip `yapma oyle` demisligi vardir tabi 🙂 Ama simdi bakinca bu daha cok UNAM`i ve icindeki her seyi kendi cocugu gibi gormesinden kaynaklaniyordu sanirim. Sonradan islerin rengi degisti..
UNAM bunyesinde degilseniz ofislerden yararlanamiyorsunuz. Ofislerde yer sikintisi olmasindan kaynaklaniyor sanirim bu. Bizim labimizda ofise ihtiyaci olan kimse olmadi, biz hep birlikte labda olmayi severdik o yuzden 4 yil boyunca labin icinde yer alan masalarda yada ortak alanda bulunan masalarda calistim.21 Temmuz 2013 tarihinde soyle bir mail aldim UNAM yonetiminden:
21 Temmuz 2013 22:23 tarihinde UNAM-Institute of Materials Science and Nanotechnology <unam@unam.bilkent.edu.tr> yazdı:
Değerli Kullanıcılarımız,
UNAM binasındaki sosyal alan ve mutfaklar, kısa süreli yeme/içme
faaliyetleri için kullanıma sunulmuştur. Araştırma çalışmalarının bu
alanlarda yapılması veya masa üzerinde laptop bırakılması uygun
bulunmamaktadır. Bilgilerinizi rica ederiz.
İyi çalışmalar dileriz,
Siz bunyenizde bulunan her ogrenciye calisma ortami yaratip ofis saglayamiyorsaniz bunu nasil talep edebilirsiniz? Anlamasi gercekten cok zor. Ofis sorunu var o yuzden ofis saglanamiyor lab icerisindeki masalarin kullanilmasi isteniyor. Tamam. O halde lab havalandirma ve isitma sistemlerinin dogru calisiyor olmasi gerekir. UNAM`da oturmamis olan bir klima sistemi vardir ki, kimi zaman sicaklik ya 28 derece olur ya 18. Uzun bir sürenin sonunda sorun cozuldu (?!) ve sabit bir sicakliga ulasti lablar.. Birazdan anlayacaginiz gibi bu sicaklik 21-23 derece arasina ayarlanmis bulunmakta. Bu bahar aylarinin basinda (tam olarak 26 Mart tarihinde) yakalandigim soguk alginligi 1 aydan uzun sure gecmedi. Ardindan bel tutulmasi bunu izledi. Uzun sure sirt agrilari da cektim. Ters bir hareketle de birlesince sirtimdaki lifler koptu. 1 aydan uzun bir sure boyunca her gun hasta olmak ve her gun iyilesemeyip yeni yeni seylerin eklenmesi nasil bir duygudur tahmin edebilirsiniz. Bu arada lablar oncekine gore cok daha soguktu ve havalandirma sistemlerinden siddetli ruzgar yiyorduk. Sabhlari geldigimde lab 16 derece ve sonrasinda ise maksimum 21 derece oluyordu. Hastaligim suresi icinde oncelikle ilgili muhendis Fatih Buker ile gorustum. Kendisi havalandirma sistemlerinde bir sorun oldugunu ve giderilemedigini soyledi. Danismanin Engin Hoca ile goruserek Salim Ciraci`nin ayrilisinin ardindan gecici olarak yonetimde sorumlu kisi olan Mehmet Bayindir ile gorusmeyi kararlastirdim. Kendisinin yogun oldugunu bildigimden birebir gorusmeyi talep etmemeyi dusunup asagida yer alan maili attim.
On 5/10/2013 1:42 PM, Yigit Altay wrote:
Merhabalar hocam,
Ben Yiğit Altay, Engin Umut Akkaya’nın laboratuvarında yüksek lisans öğrencisiyim. 4L23 no.’lu labda çalışmaktayım. Labımız şu anda 21-22ºC ve günde 10 saatten fazla bir süre labda kaldığımız düşünülünce fiziksel olarak oldukça zor bir çalışma ortamı oluşuyor bizim için.
Dün Fatih Büker ile bu durumu konuştum ve sıcaklıkların arttırılmasını rica ettim. Kendisi havalandırma sistemlerinde sıkıntı olduğunu ve sıcaklığı kontrol etmenin mümkün olmadığını, yakın bir zamanda da tamirin mümkün olmadığını söyledi. Özge Hanım’a durumu anlatan bir mail attım ancak kendisinden bir dönüş olmadı henüz. UNAM’ın parasal açıdan zor günler geçirdiğini biliyorum. Ve tamir ettirilememe nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Ancak yine de bu duruma bir çözüm bulunabileceği kanaatindeyim.
26 Mart tarihinden beri soğuk algınlığı ve yüksek ateş şikayetleri ile doktora gidiyorum. Labın soğukluğu ve labdaki hava akımı yüzünden bel ve sırt ağrıları çekiyorum.Geçtiğimiz hafta sırt ağrıları ve tutulmalardan sonra biraz sırtıma yüklenmem nedeniyle sırtımda lif kopması yaşadım. Geceleri uyuyamıyor, gündüzleri ise labda çalışmakta oldukça zorlanıyorum.
Bir aydan uzun bir süredir hasta olmam nedeniyle labda çalışma isteğim ve verimliliğim oldukça azaldı. Sürekli bitmeyen bir şekilde hastalığın tekrarlanması nedeniyle ve yüksek lisansımın son aylarında çalışamıyor olmak nedeniyle de psikolojim bozulmaya başladı.
Sizin yoğunluğunuz sebebiyle böyle bir mail atıp hem sizi haberdar etmek hem de sizden yardım istemek istedim. Vaktiniz olursa yüzyüze konuşmak da isterim hocam.
Saygılarımla
Yigit Altay
Sonrasinda Mehmet Bayindir`dan gelen mail ise su sekilde.
10 Mayıs 2013 14:29 tarihinde Mehmet BAYINDIR <mb@bilkent.edu.tr> yazdı:
Merhaba Yigit,
Lablarin sicaklari 21-23 arasina set ediliyor, sicaklik degerleri normal. Sicaklarilari arttirmamiz mumkun degil.
Iyi calismalar,
Mehmet
Sorunumu anlamamis, belki de hic okumamisti. Bu kadar sorun yasamisken `sicaklik degerli normal` diye soruna yaklasmak nasil bir yoneticilik anlayisidir anlayamamistim. Hala da anlayabilmis degilimdir gerci. Ama cok sasirmiyorum artik. Bu olay boyle kaldi. Ben hastalikla mucadele etmek icin uzun sure laba isim olmadikca girmedim. Disarda havalar isiniyordu zaten ve kat aralarindaki koltuklarin oldugu bolge daha sicakti. Vaktimi orada gecirmeye basladim ve bir kac hafta icinde duzeldim. Labdaki havalandirma sorununu da havalandirma deliklerinin onene cekmeceleri koymakla cozdum.
Bir iki ay sonra -yuksek lisansi bitirmeme bir ay kala- son deneylerimi yapmak icin UV-VIS cihazini siklikla kullanmaya basladim. Her bir olcumum 15 saat surdugunden ve UNAM`da bulunan iki UV-VIS cihazindan birisi bozuk olup uzun bir sure daha yapilmayacagini (ki bu da UNAM`da son donemlerde ortaya cikan cok cok ilginc bir sorundur) ogrendigimden, olcumlerimi aksam 6:00-7:00 gibi baslatip sabah 09:00-10:00 gibi bitiriyordum. UV-VIS bir cok ogrenci tarafindan kullaniliyor ve 15 saat gercekten uzun bir sure. Kimsenin isine engel olmadan halletmenin tek yolu gece koymaktir diye dusundum. Olcumler 15 saat surdugu icin de basinda bekleme imkanim yok tabiki. Sona iyice yaklasmisken geceleri UV-VIS cihazi kapatilmaya baslandi. Kullanimda oldugunu belirtmek icin uzerinde deneyi benim yaptigimi, deneyin ne kadar surecegi ve acil durumlarda bana ulasilmasi icin irtibat bilgileri olan bir kagit ta birakiyordum. Bir kere olmadi bu kapatma isi. Kimin yaptigini hala bilemiyorum ama 2 kere uyari yazisi varken, sonuncusunda ise uyari yazisini asmayi unuttugumda kapatildi cihaz. UNAM`da saygisiz insan cok bunu yapabilecek. Hic bir neden olmadan bunu yapabilecek insanlar taniyorum. Cihazdan sorumlu muhendise mail attim. Kendisi UNAM`daki diger hemen her sorumlu gibi mailimi dikkatli okumadigi icin “olcumunuz sirasinda aletin basinda duramam ya” diye karsilik verdi. Durumun oyle olmadigini bunu yapmasini istemedigimi anlatip ayni zamanda cihazdan sorumlu hoca Bulend Ortac`i da sorun hakkinda bilgilendirdim. Kendisi yardimci olan bir mail atti, “Cihazın deney yapmakta olduğunu ve kesinlikle müdahele edilmemesi gerektiğini belirten bir metin” yerlestirmemi tavsiye etti. Zaten boyle bir metin yerlestiriyordum ama olaylarin onune gecmek icin daha fazla metin hazirlayip cihaz uzerinde kritik her noktaya yerlestirdim.
Insanlari bu durumu gorunce sasirmamalari icin facebookta bulunan UNAM-COMMON adli grupta ve kendi sayfamda bu fotografi paylastim. Diger insanlarin da boyle bir sikintiyla karsilasmasi oldukca yuksek bir ihtimal. Uyarmak lazimdi. Ayni zamanda cihaz uzerine bu sekilde yazilar yerlestirdigimi muhendis Gokce hanim, Bulend Ortac ve kendi danismanim Engin U. Akkaya`ya mail atarak bildirdim. Bu fotografi da maile eklemistim.
Facebook`a fotografi paylastiktan sonra UNAM sekreterlerinden telefon aldim. Mehmet Bayindir`in benimle gorusmek istedigini acilen ofisine gitmem gerektigini ilettiler. Mehmet Bayindir`in odasina gittigimde birisiyle gorustugunu gordum. Beni gordu ve bir kagit alip beni toplanti odasina aldi. Elindeki kagitta benim facebookta paylastigim resmin ekran goruntusu (screenshot) vardi. “Bunu facebook gibi bir yerde paylasamazsin, UNAM ticari bir kurumdur. UNAM-COMMON grubunu takip eden bir cok ogrenci ve akademisyen var. Boyle bir paylasim yaptigin icin senin UNAM`a girisini 15 gun sureyle engelleyebilirim bu imzaladiginiz belgelerde mevcut ama simdilik sadece uyariyorum. Simdi gidip bu resmi facebook`tan kaldiriyorsun” dedi. “Bu resmi kaldirmakta bir sikinti yok tabi kaldiririm ama bunu neden yaptigimi merak ediyor musunuz, ogrenmek ister misiniz?” diye sordum. “Hayir istemiyorum, gidiyorsun ve bu resmi kaldiriyorsun” dedi.
Bu konusmayla ilgili iki seyin altini cizmek istiyorum.
1. Mehmet Bayindir`a ait olan bu “UNAM ticari bir kurulustur” lafini duzeltmek isterim. UNAM bilimsel bir kurulustur. Hic bir zaman ticari cikarlari bilimin onunde tutmamasi gerekir. Elbetteki finansal altyapisini saglam tutmak ve devamliligi saglamak icin calismalar yapar. Ama bu asla ve asla UNAM`in ticari bir kurulus oldugu anlamina gelmez.
2. Bu konusma ile UNAM yonetiminin basinda bulunan Mehmet Bayindir, ogrencilerin ve calisanlarin kendi dusuncelerini sosyal paylasim sitesinde paylastigi icin alenen tehdit etmekte ve onlarin dusunce ozgurluklerini kisitlamaktadir.
3. UNAM kuruldugu ve UNAM laboratuvarlarini kullanmaya basladigim zaman `UNAM`daki her turlu hatali davranistan kendimin sorumlu oldugu ve her turlu hasarin bedelini odemem” gerektigine dair bir belge imzalamami istemislerdi. Bana hayati guvence saglamayan boyle bir belgeyi imzalamayi reddetmis ve yeni baslamis uc arkadas imzalamamistik. Yani benim UNAM`da benimle ilgili benim kabul etmis oldugum hic bir belge yoktu bu konusma yapildiginda.
Anlatmis oldugum iki olay UNAM`in vizyonunu her gecen gun kaybettigini ve her gecen gun daha kotuye gittigini gostermektedir. UNAM bunyesinde bulunan cihazlara milyonlarca dolar harcanmis olmasina ragmen, arizalanan parcalar artik tamir ettirilmemektedir. UNAM`da bulunan yuk asansoru disindaki 2 asansorden birisi aylarca bozuk durumda kalmis, servis cagirilip tamir ettirilmek yerine aylarca Fatih Buker asansoru tamir etmekle ugrasmaya zorlanmistir. 4. kat erkekler tuvaletinde kirilan klozet 6 aydir tamir edilmeyi beklemektedir. UNAM kendi laboratuvarina cop kutusu almak icin bir profesorden (Engin U. Akkaya) dilekce istemis ek olarak da cop kutusunun fotografinin eklenmesini talep etmistir. Talep edilen cop kutusu ile ilgili arastirma yapan satin almadan sorumlu kisiler 8 yerden fiyat teklifi almislar ancak en dusuk fiyat teklifi veren sirket Mamak`ta oldugu icin 8 liralik cop kutusu halen alinamamistir. Temizlik gorevlilerinin yardimiyla bidonlarin agzi kesilerek cop kutusuna donusturulmustur. UNAM su anda bilimle ugrasmak yerine bunlarla ugrasmaktadir.
UNAM ayni zamanda hergun ogrencilerine spam seklinde mailler atmaktadir. Bilkent`ten ayrildiktan sonra da UNAM`dan bu sekilde mailler almam nedeniyle Ozge Baydar`a (sekreter) maille durumu bildirdim. Kendisi ilgilenen kisinin Reyhan Goktas oldugunu iletti ve mailimi ona forward etti. Forward edilen mailde hangi mail adresinden mail aldigimi da iceren bilgiler olmasina, sonrasinda kendilerine 2 adet screenshot gondermeme ragmen ancak bugun kendilerini spam mail atmanin yasal yaptirimlari oldugu konusunda bilgilendirmem ve savciliga suc duyurusunda bulunacagimi belirttikten sonra ilgilenmeye basladilar. Kendilerine islerini duzgun yapmadiklarini soyledigimde bunu hakaret olarak algiladilar. Hic bir zaman oyle bir amacim/niyetim olmadi.
UNAM`dan ve UNAM`daki hocalarla sikintilar yasayan yalnizca ben degilim elbette. Doktorasinin ucuncu yilina gelen danismaniyla olan sorunlar nedeniyle doktorayi birakan insanlarin olmasinin yaninda zorunluluktan katlanan, bir cikar yolu gorseler kacacak insan cok taniyorum UNAM`da.
*Yazının ilk versiyonunda burada olan bir facebook iletisine ait screenshot, yazının sahibinin adının/resminin gizlenmesine rağmen sorun yaratabileceğini düşünmesi nedeniyle isteği üzerine kaldırılmıştır.
Bu yaziyi yazmamdaki neden UNAM konusunda yasadigim olumlu ve olumsuz tecrubelerden herkesi haberdar etmek, dusuncemi paylasmaktir ve UNAM`in dusunce ozgurlugunu engelleyici davranislarinin bu yazinin olusmasindaki payi oldukca buyuktur. Ama ne olursa olsun`UNAM bir ticarethane`dir ve ticarette olur boyle seyler. Umarim ilerde daha cok kazanir.
Guncelleme 1 (17.09.2013)
——————————
Bu yazıyı facebooktaki paylaşımlarda gören, okuyan, destek mesajlar ı gönderen herkese teşekkürler. Gelen yorumlardan bazılarını burada da (tabi ki orum yapanların hala UNAM’da çalıştığını düşünerek isim ve resimlerini gizleyip anonim hale getirerek) paylaşmak gereği duyuyorum.
—-
—-
—-
—
Yaziyi bastan sona okudum, eski bir unam mezunu olarak uzuldum ama sasirmadim zira bu akil sir ermeyen davranislar bizim zamanimizda da vardi. Zaten bu yuzden master yaptiktan sonra doktoraya kalmadim, aslinda cok dusundum kalsa miydim diye, ama, bu yazilanlari gorunce ne dusundugumu tahmin edebiliyorsundur.
Insanlar hata yapar, amenna, lakin hakaret ederek, tehdit ederek is yapilmaz. Oncelik calisanlarin mutlulugudur ki verimli olabilsinler. Ama maalesef isimlerini bahsettigin zat-i muhteremler her ne kadar abd gormus de olsa, profesyonellik adina birsey kazandiramamislar kendilerine.
Bu mesajla yalniz olmadigini belirtmek isterim ve sistemin, isleyisin duzelmesi icin umut olacaksa, konuyu daha ust mercilere tasimanizi onerir ve destek olacagimi belirtirim. Bilkent rektorlugu, yonetimi. DPT vb. kurumlara bilgilendirme yapilabilir, aksi halde sahsen benim bu durumun duzeleceginden pek umidim yok maalesef.
En aciklisi da `scientific`is yapan birisinden lablarin sicakliginin dusuk oldugunu belirtmenize ragmen, `21-23` arasina set edilir, normaldir` gibi sacma sapan ilkokul mezunu tepkisi almak oldukca motivasyon kirici olsa gerek…
Bu yazıyı okuyan kimseden daha “yok yaa daha neler, yok canım doğru olamaz bunlar” diyeni görmedim. Kimse şaşırmıyor. Ama kimse de bir şey yapmıyor bu durumu değiştirmek için. Ben kurtulayım geride kalanlar düşünsün diyor herkes. Ben çektim onlar da çeksin diyor bir bakıma.. UNAM’da çalışmaya devam eden insanlar için böyle bir şeye yeltenmeyi düşünmezler bile. Üstlerinde öyle bir baskı var ki (üstümde öyle bir baskı vardı ki)…
Bu yapısal sorunların arkasında büyük mali sorunlar olduğunu duydum. Söylentiye göre UNAM’ın DPT ile olan sözleşme süresi dolmuş ve yenilemek için DPT’nin kendi seçeceği kişi ya da kişilerin yönetimde olması şartı koşulmuş. Bu konuda bilginiz var mı? Para olmayınca da asansörü çöp kutusunu falan kendi bünyelerinde halletmek zorunda kalmışlardır tabi.
Bu söylentileri ben de duymuştum. Doğruluğu konusunda kesin bir bilgim yok ne yazık ki. Ama UNAM gibi bir merkezin finansal destekten yoksun kalması gibi bir durum söz konusuysa yine o da yönetimdekilerin yetersizliğidir sanırım. Böyle bir merkezde finansal destek için yalnızca DPT’ye bel bağlamak bilemiyorum çok da doğru ve mantıklı gelmiyor bana. Asansör için en başa 10 bin lira istiyorlar diye duyduk. Sonra 4500’e falan yapıldı diye biliyorum. Pazarlık yapmak için 6 ay beklemeye gerek var mıydı? Hadi asansör için para harcamada tereddüt edebilirsiniz, ama yapmayın çöp kutusu için “pazar araştırması” yapıp, gidip de en düşük fiyatı Mamak’ta bulduk demezsiniz hiç bir zaman. “Düşünmek” eylemi UNAM yönetiminin hayatını kurtaracaktır diye düşünüyorum.
Olaya cok hakim degilim ancak bir kendisinden fizik dersi almis Bilkent EE mezunu olarak soyleyebilirim ki Mehmet Bayindir teknik acidan islere hakim olsa da bilinc duzeyi dusuk bir insan, kendini bu konuda gelistirdikten sonra sorun kalmayacagini inaniyorum.
bayındır hocamız biraz sert mizaçlı açıkcası, tavrını ben de beğenmedim. 2 kelam etmeye kalksak hadi hadi deyip çekip gidiyor. Belki kendisi de iş stresinden bu hale gelmiştir, ya da dediğim gibi karakter olarak böyledir. Ben yine de Unam’ın ulkemize çok büyük hizmetleri olduğunu, fakat enstitü kimliğini yakalayamadığını ve hoşgörünün de azaldığını düşünüyorum. bayındır hocamızın saltanatı çok uzun sürmez, sizler baş kaldırdıkça kendisine çeki düzen vermek zorunda kalacaktır. Burası ast üst ilişkisinin olduğu bir yer değil, bizler de 5 yaşında değiliz.
Diğer hocalarımız şeker gibi, bunu da not etmek lazım. Saolsunlar, onlar olmasa doktora da çekilmez. Bizi kendisiyle muhatap etmiyorlar.
Bunun sert mizaclilik ile alakasi yok. Ben de sert mizacliyimdir ama birisi bir sorun var diyorsa ona “sorun” olarak bakarim. Basimdan savmam. Ya da tehdit etmem, dusunce ozgurlugune tecavuz etmem.
Lab sıcaklıkları için 22 derece normal ancak arada olan dalgalanmalar sert oluyor. O sorun yönetime çokça kişi tarafından dile getirilirse uygun bütçe olduğunda aşılacaktır diye umuyorum. Rahatsızlığın için geçmiş olsun. Üzücü.
UV-VIS cihazında uzun süreli ölçümlerinde elektrik gitmiş olabilir. UPS’e bağlı olup olmadığını kontrol etmiş miydin? Bazen UPS varken bile gidebiliyor.
İnsanları suçlamadan önce bu ihtimalleri düşünmende fayda var. Facebook’ta yayımlamak gereksiz ve zarar verici olmuş. Bunu teşhir etmek düşünceli bir davranış değil. UNAM’ın finans sorunlarından dem vururken, UNAM’ı kullanacaklara olumsuz etki yapacak şeyleri paylaşmak yapıcı değil. Mehmet Hoca da haklı olarak bir şekilde bunu kaldırman için harekete geçmiş.
Ortak alanda saatlerce çalışmanın da savunulur pek savunulur yanı yok. Orada oturup iki dakika yemek yiyemiyoruz saatlerce çalışanlar yüzünden. 1. kata 10 kez gidip geldiğimi bilirim gün içinde, hep aynı kişiler. Laptop ile oturup saatlerce çalışmak için başka yerler var. Hem de hiç uzaklara gitmeyi gerektirmeyen.
En güzel örneği, UNAM’ın içinden geçiş olan SA binasındaki çalışma odaları.
O iki olay, pek de UNAM’ın vizyonuyla ilişkili durmuyor. UNAM’ın vizyonunda elbebek gülbebek davranılarak yetiştirilmiş bilim adamları olduğunu zannetmiyorum. Misyonuna bir göz at, vizyonunu çıkartırsın oradan:
http://nano.org.tr/UNAM%20Mission.html
1. Çalıştığım alet UPS’e bağlıydı. Bunu kontrol etmiştim. UPS varken dahi gidebiliyor ve bu bir hafta içerisinde 3 kez yaşanıyorsa o zaten UPS değildir. Tamir ettirilmesi, bakımının yapılması, kısacası sorunun giderilmesi gerekir.
2. Facebook’ta yayınlamanın zarar verici bir yanı yok. Facebook insanların deneyimlerini paylaşmasına karşı (kendi kullanıcı sözleşmesinde yazan içerikler dışında) bir yaptırım uygulamaz. UNAM-COMMON grubunun kuruluş amacı da UNAM’daki etkinlik, sorun ve olayların tartışılabileceği bir sayfadır. Sadece UNAM finansal sorun yaşıyor diye UNAM’daki hataları dile getirmemek ise çok anlamsız. Eğer çok ciddi sorunlar varsa bir kurumda, ve bu sorunlar bilimin yapılmasına olanak vermeyecek düzeye çıkabiliyorsa UNAM’ı kullanacak insanların bunu bilmeye herkesten çok hakkı vardır. Böyle bir mantıkla değil bir araştırma merkezi bakkal bile işletilemez.
3. Mehmet Bayındır bana lütfen bu paylaşımını kaldır demedi. Yüksek sesle bunu kaldırmazsan UNAM’a girişini 15 güne kadar engellerim dedi. İkisi çok farklı şeyler.
4. Ortak alanda çalışılmasını değil herkese ofis sağlanmasını savunuyorum.
5. UNAM’ın “şu an” itibariyle bir vizyonu olduğunu sanmıyorum. Yine benim görüşümdür tabiki.
Bilkent Üniversitesinin genelinde bu ve buna benzer birçok sorunla karşılaştım. Ve genelde yine bu tarz problemlerde benzer yaklaşımlar sergilenmekte. Unam’la sınırlı değil.
Bahsi geçen sorunların büyük bir kısmı Türkiye’de pek çok yerde olduğu gibi insanların “ego”larından kaynaklanıyor. Bir kişinin başarılı bir bilim adamı olması başarılı bir idareci olacağı anlamına gelmez. Ne yazık ki insanlar belli alanlarda yükseldikçe kendilerini hep haklı görmeye başlıyorlar. Ayrıca internet sitesinden anladığım kadarıyla UNAM’ın yöneticisinin UNAM bünyesinde çalışan bir araştırma grubu var. Bu bence bir çıkar çatışması (conflict of interest) durumu doğurur. Bu tarz enstitülerde yöneticinin bağımsız ve tarafsız olması gerekir.
bu tip davranışlar türk üniversitelerinin hemen hepsinde var. “kötü şeyleri söylemeyin dışarıya karşı değer kaybı oluyor” nasıl bir düşünce biçimi ben anlayamıyorum. tam tersi öyle ya da böyle kötü gidişatı düzeltmek durumunda olan yöneticiler, memnun edilmesi gerekenler orada her şeye rağmen araştırma yapmaya çalışan insanlar. eğer yöneticiler işlerini düzgün yapmıyorsa durumu duyurmak için her türlü yönteme başvurmak mübah, ki türkiye gibi bir yerde kendilerini dekana şikayet ettiğinizde vs azarlanıp yerinize oturtulacağınız da kesin. e biz hakkımızı nasıl nerde arayacağız? teşhir ede ede olacak, böyle böyle intihalciler de mobbingciler de insan içine çıkacak yüz bulamayacak. ki benim deneyimi birisi bilerek isteyerek kapatsa bırak facebooka postalamayı cinayet çıkarırım ne o öyle.